top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

Şunu bir ön koşul olarak kabul etmemiz gerekiyor: Neredeyse hiçbir unsuru kontrol edemediğimiz bir ekosistemin içindeyiz. Elektrik sistemlerinden su arıtmaya, Bluetooth'la çalışan cihazlardan internet bağlantısına kadar her şey milyonlarca karmaşık bileşenin sonucudur.


Kültürden başlayarak tüm sosyal ve siyasi katmanlar devreye girdiğinde: Partilerden kanaat önderlerine kadar birçok kişi, sen farkında bile olmadan hayatına yön veriyor. Bunun yanında tamamen irademizin dışında işleyen bir doğa ve evrenin parçası olduğumuzu unutmamak lazım.


Dinazorlar yok olmadan önce gayet konforlu yaşıyorlardı.


Evet, Amerikalıların "Let it go" dediği şey yani kendini akışa bırakmak öyle kolay bir seçim değildir. Ama önemli bir farkındalıktır.


Dünya kendi içinde artık hiç olmadığı kadar karmaşık.


Ve kimse tümden yetkili değil.

Kendimiz olmak isteriz. Bu, önemli ve güçlü bir içgüdüdür. Ancak bu “bir şey olma”, “bir yerde durma” ve “kendini ifade etme” hali, devasa bir katkı sürecinin sonucudur.


Hep söylediğim gibi, bugün Batı, kümülatif olarak insanlığın tüm kazanımlarının en iyi temsilcisidir.


Bu bir “aktarım” meselesidir. Bugün bizi biz yapan her şeyle, hâkim bir kültürün akıntısında süzülüyoruz. Ve o hâkim kültür, biraz oradan biraz buradan toplanmış birçok malzemenin birleşimidir. Ortaya çıkan nihai ürün; içtiğimiz latteden, mesajlaştığımız WhatsApp’a kadar uzanan geniş bir kültürel dönüşümün parçasıdır.


İnsanlığın kazanımları, bir yerlerde birileri aracılığıyla aktarılmaya devam ediyor. Eğer seni sen yapan şeyler bu akışa dahil olmanı engelliyorsa, geride kalman kaçınılmazdır.

  • Jun 23

Husumetin en kötü tarafı, bir kez başladı mı bitirmenin çok zor ya da çok maliyetli olmasıdır.


Savaş ise sıfır toplamlı bir denkleme dönüşen nihai husumettir.


Aklı başında herkesin, her koşulda bundan kaçınması gerekir.

bottom of page