top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

Erken ebeveynlikle ilgili en çok zorlandığım kısım; çocuğu ve kendini, skeptiklere, fazla meraklılara ve -nadiren de olsa- yargılayanlara açıklama ihtiyacı.


Bu süreç son derece yorucudur. Açıklama gerektiren her şey böyledir. Bu yüzden prospektüsler sorunludur, kullanma kılavuzları sıkıcıdır ve birçok sözleşme okunamayacak kadar detaylıdır. Çünkü mutlaka birileri, bir noktada, en olmayacak şey için o en anlamsız ve yersiz soruyu sormuştur.


Kendini açıklamak; yanlış anlaşılmanın maliyet doğurduğu her durumda bir zorunluluktur.


Keyif vermez ama gereklidir.


Konu çocuksa, adı: "Üstüne toz kondurmam"dır.

Yetişkin, sağlıklı bir bireyin gün içinde odaklı ve belirgin 6 binden fazla düşüncesi olur. Tüm bilinçli içerikler (tekrar eden, anlık fikirler vb.) ise 60 bini aşabilir.


Ancak diş fırçalamak dahil eylemlerimizin sayısı çoğu zaman 100’ü bile bulmaz.


Fikir boldur; aksiyon, az. Konuşan çoktur; yapan az.

Bu aralar bana “Çok karamsarsın!” diyen çok. Evet, muhtemelen öyleyim. Zaten perspektifimiz, duygu dünyamız ve kendi gerçekliğimiz, dış dünyayı nasıl tanımladığımız konusunda belirleyicidir. Kabul ediyorum; bu aralar karamsarım. Ama şundan emin olabilirsiniz: Türkiye ve bu MENA dediğimiz bölgeye dair gözlemlerim yaklaşık 10 yıla dayanıyor. Bu coğrafyayı, çoğunuzun memleketinizi ziyaret ettiğinizden daha fazla gezdim. Gördüm. Tanıdım.


Şimdi size tartışmalı, sansasyonel ve linç getirecek bir tanımlama yapayım:


Bana göre Türkiye, Osmanlı’nın devamıdır ve hâlâ çöküş dönemindedir.


Bu bölge toplumları, ölçek kavramını anlamakta ciddi şekilde zorlanıyor. Ve bana kalırsa bu patinaj daha 150–200 yıl sürecek. Bakın, bu coğrafyalar ne Rönesans’ı ne de Sanayi Devrimi’ni yakalayabildi. Hiçbir zaman da anlayamadılar. Aynı kafa yapısıyla, önlerine dayatılan sistemlerde istemeden, zorla koşturuldular.


Bu yazdıklarımı birileri 150 yıl sonra bir noktada okursa, “Ulan adam ne kadar haklıymış!” diyecektir. Teşekkür ederim arkadaşım.


Mutlu bayramlar.

bottom of page