top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

  • Jul 27

Kendimizi ikna etme kabiliyetimiz, birilerinin bizi ikna edebilme yetisinden katbekat güçlüdür.


Tüm sosyal, kültürel ve dini tesirler, kâr ve zararı regüle ettiğiniz noktada kümelenir.

Yani bu dış faktörlerin hepsi, size kararlar aldırmak için telkinde bulunur. Ve burası genellikle gerçek bir alan değildir. "Aşkın gözü kördür" deyimindeki gibi, dışardan tamamen absürt ve tutarsız görünen bir şey, gözlemcisi için gayet de makul ve anlaşılır olabilir.


Pazarlamanın önündeki en büyük zorluk, her zaman ve her dönem ikna olmuştur.


Çok zor iştir.

Motivasyon konuşmalarının yıllara dönük "Sen istesen yaparsın!" retoriği, biraz Amerikan solunun sistem eleştirisi ve biraz da Amerikan rüyasının kabak tadı vermesiyle, "Hayır, çok istesen de yapamazsın!" noktasına evriliyor.

 

Bu bir olgu mu? Kesinlikle öyle.

 

Blog'da yıllarca bunu tartıştık: Eşit olasılıklar sağlamanın ne kadar zor bir proses olduğunu ve eşit sonuçların neredeyse imkânsız olduğunu hep yazdım.

 

Bu kısıtlar bugün, cinsiyetten milliyete ve kültürel sınıflara kadar birçok kompartman içeriyor.

 

Ama sizi kim nasıl motive ederse etsin, şunu aklınızdan hiç çıkarmayın: Sıranın başını tutan birilerinin omzunuza dokunup "Hey, sıra şimdi sende" demesine her zaman ihtiyaç duyacaksınız. Ne kadar yetenekli ve çalışkan olursanız olun, fark etmez.

  • Jul 25

Pazarlama ve satış arasındaki bir diğer önemli fark da birinin dolaylı, diğerinin ise direkt olmasıdır. Dolaylı olan empatiktir; bir sonraki ve daha sonraki adımları da düşünür. Duyguyu esas alır. Doğru zamanda tasarlanmış bir patika üzerinden yürür.

 

Birine çeyrek takmakla, onu tanımlayan, ona çok iyi hissettirecek ve ihtiyaç duyduğu veya arzuladığı bir hediye almak çok farklı meselelerdir.

 

Pazarlama hep ikincisidir.

bottom of page