top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

  • Feb 18

Succession'da, serinin antagonistlerinden olan İsveçli şöyle bir çıkarımda bulunur:


"Başarı artık ilgimi çekmiyor. Çok kolay… Yani… Analiz, artı sermaye, artı uygulama… Bunu herkes yapabilir. Ama başarısızlık, işte o bir sır."


Bu, bir bakıma -özellikle yokluğu, fakirliği ve başarısızlığı arabeskleştiren kişiler için- duygusuz ve tepeden bakan bir çıkarımdır. Ancak diğer taraftan %100 doğrudur. Çünkü başarı ölçülebilir bir kavramdır.


"Nasıl forma girdin?" sorusunun cevabı, "Nasıl obez oldun?" sorusuna verilecek cevaptan mutlaka daha derli topludur. Verisi ve zaman çizelgesi bellidir.


Başarısızlık nihayetinde belirsizliğin ürünüdür. Ve belirsizlikle başa çıkmak gerçekten zordur.

Herhangi bir sistem (insanı da bir sistem olarak düşünün), hayatta kalmak için tüm gücüyle tutunacaktır. Bu nedenle, yeni sistemlerin devreye girmesi ancak eski sistemlerin çöküşüyle başlar.


Tabii, çöküş maliyetlidir ve herkes bundan kaçınır. Çöküşten önce sistemsel değişikliği sağlamak ise ancak bir ajanla/trojanla mümkün olabilir.


Yani, kendi sistemimizi kandıralım mı? Evet, aynısını vücudumuza ateşi çıktığında yapıyoruz.


Eğer sistemin çöküş maliyeti, onu kandırıp yarı yolda bırakma maliyetinden yüksekse, atını hemen öne sür. Bugün.

Haber Başlığı:


"Baba Vanga, Santorini'deki depremleri öngördü mü?"


Bu önemli değil. Çünkü besbelli ki öngörmüş olmasını istiyoruz. Öngörmüş olması bir işimize yaramasa da bizi heyecanlandırıyor.


Arkasından gelen "Ama nasıl?" sorusu, halihazırda birçok rasyonel bilinmezi rafa kaldırıp "Yorma fazla kafanı" dedirtiyor. Bu, bir konfor alanı.


"Baba Vanga’nın korkutan kehanetleri."


Hayır, bunlara konfor için inanıyoruz, korkmak için değil. Hayırlı haftalar.

bottom of page