top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

Albert Einstein’a atfedilen bir söz vardır: 


“Asla tavsiye vermem; zeki bir insan buna ihtiyaç duymaz, aptal bir insan da dinlemez.”

 

Ben de benzer şekilde, bireysel olarak öğüt ya da tavsiye vermeyi hiç sevmem. Ama ironik biçimde, her gün tavsiye veren bir blog yazıyorum.

 

Bu çelişkinin özünde -birçok çelişkide olduğu gibi- birebir ilişkilerin problemli tarafı bulunur. Tanımadığımız, bilmediğimiz ya da hayatımıza doğrudan etkisi olmayan insanların tavsiyelerini dinlemek çok daha makul ve anlamlı gelir. Çünkü tavsiyeyle birlikte gelen yargılanma, konumlandırılma veya “senin için en iyisini biliyorum” havası korkutur, tiksindirir.

 

P. G. Wodehouse’un çok yerinde bir tespiti vardır: “İnsanlara tavsiye vermekten nefret ederim, çünkü ne zaman versem bir şeyler yanlış gider.”

 

Gerçekten de öyle olur; çünkü tavsiye verdiğinde kendini bir anda olayların içinde ve problemin doğrudan bir parçası olarak bulursun. Bir anda senin de tavsiyeye ihtiyacın olur.

 

Tavsiye... Aman abi, kaç.

  • Nov 26

Aslında her ne kadar karmaşık görünse de -ve açıkçası adımlarla sonuçlara ulaşmanın absürt olduğunu düşünsem de,- bizim için geçerli dört aşama var:


1-Açık ol,

2-Çekici işler yap,

3-Kolaylaştır ve

4-Nihayetinde tatmin et. 


Pazarlama budur.

Artık önümüzde inanılmaz bir pazar var. Bakın gerçekten, eğer 3. Dünya Savaşı ya da çok çarpıcı bir doğal olay yaşanmazsa, önümüzdeki 15 yıl içinde bizi büyüleyici bir gelecek bekliyor.


Ama aynı zamanda çok ciddi bir kompartmanlaşma yaşanacak. Boş yapanlar, kağıt öğütücüden geçirilmiş gibi tuz buz olacak. Özellikle mikro ajanlar için konuşuyorum: acayip boş yapıyorlar. 4–5 yıl içinde çoğu limon suyu satacak seviyeye gelecek.


Benden söylemesi.

bottom of page