top of page

Teşekkürler!

SARIDJE

Hiç Starbucks’ta Hekimoğlu türküsünün çaldığını duydunuz mu?

 

Ya da Costa’da kahve keyfinize Cem Karaca’dan “Resimdeki Gözyaşları” eşlik etti mi?

 

Tabii ki hayır.

 

Bugün Espresso Lab’de biraz zaman geçirdim.

 

Fonda John Denver’ın Take Me Home, Country Roads şarkısı çalıyordu.

 

İşte bu yüzden Espresso Lab ve benzerleri başarısız olacak. Size yıllardır anlatmaya çalıştığım nüans tam olarak bu.

 

Kültürü ve iş modelini kopyalayarak otantik olamazsınız. Otantik olamazsanız orijinal olamazsınız. Orijinal olamazsanız marka olamazsınız. Marka olamazsanız işinizin ömrü kısa olur.

 

Artık bunu anlayın, lütfen!

Charlie Kirk meselesinde, koridorun iki tarafını da iyi tanıyan ve okuyan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:


Kutuplaşma iki aşamada betonlaşıyor:


1- Adil olmayan herhangi bir yaklaşım veya fikri dayattığınızda,

2- Konuşma, yani diyalog son bulduğunda.


Türkiye’de bu iki durum da en uç noktada, koridor fark etmeksizin siyasetin her alanında yaşanıyor.


Umalım ki, uzun vadede bu tıkanıklık şiddete dönüşmesin.

ABD’de yaşanan Charlie Kirk suikastı, asla sıradan ya da olağan sonuçlar doğuracak bir olay değildir. Öncelikle insanın nutku tutuluyor: 21. yüzyılda, ABD gibi bir ülkede, motif ne olursa olsun bir insanı fikirleri yüzünden yüzlerce kişinin önünde bu şekilde infaz etme hevesi ya da hırsı akıl almaz bir olaydır.


Fail veya tertipçilerin bu aksiyonun sonuçlarını, birkaç hamle sonrasını düşünmeden hareket etmiş olmaları mümkün değildir. Bu nedenle burada orta ve uzun vadede ciddi neticeler beklemek gerekir.


Martin Luther King Jr. 1968 yılında öldürüldüğünde, Amerika genelinde isyanlar patlak vermişti. MLK ile Kirk’ü aynı kategoride tutamayız; ancak ikisinin de radikal fikirlere karşı retorik geliştirmeye çalıştığını ve her ikisinin de geniş kitlelere hitap ettiğini vurgulamamız şarttır. MLK örneğini vermemin nedeni, sonuçları itibarıyla iki suikastin benzer sosyal neticeler doğurabileceğini düşünmemdir.


Öncelikle şu çok net: “Woke” olarak adlandırılan aşırı solun savunduğu ideallerin tabanda geniş bir karşılığı yok. Öyle görünüyor, ama yok. Aynısı aşırı sağ için de geçerlidir. Ilımlılar çoğunluktadır. Bu nedenle büyük ölçekte fiziksel bir çatışma görmüyoruz. Fakat önümüzdeki 3-5 yıl içinde:


-Siyasal şiddet artacak ve nihayetinde demokrasiyi tehdit edecektir.

-Şehitlik, öldürülen kişinin mesajını güçlendirir. Bu durumda ılımlılardan aşırı sağa kayacak önemli bir kitle oluşacaktır.

-Toplumun güvenlik kaygıları, tüketim ve sosyal görünürlük gibi kavramları şekillendirecektir.

-Kutuplaşma derinleşecektir.


Burada AB’nin nasıl bir güzergâh izleyeceği de önemli bir meseledir. Doğu Bloku’ndan bağımsız olarak, şu anda dünyanın kaderi ABD ve AB’nin yapacağı siyasal tercihlere bağlıdır.


Nuans şudur: MLK, muhalifler veya Cumhuriyetçiler tarafından Amerika’nın varoluşuna yönelik bir tehdit olarak çerçevelenmemişti; en fazla bir “troublemaker” (baş belası) olarak görülüyordu. Oysa aşırı sol yani “Woke”, Kirk’ü tam da bu türden bir tehdit olarak konumlandırmış durumda. Yukarıda yaptığım liste, ılımlıların baskın olduğu bir atmosferde doğrudan çatışma üretmez. Ama aynı liste, orta vadede bu sosyal dengeyi mutlaka bozacaktır.


Nihayetinde -her ne kadar böyle öngörüler yapmak hoşuma gitmese de- ABD’nin kaçınılmaz bir iç çatışmaya, belki de bir iç savaşa doğru ilerlediği vakadır. ABD’nin içeriden karıştığı bir konjonktürde ise dünya çoktan yangına tutulmuş olur.


Dolayısıyla bu hepimizi yakından ilgilendiriyor.


Dikkat verin.

bottom of page